
Aaah ah! Çocukluk anlılarım, yaşama sevincim..Gerçekten 8 yaşındaysanız hayat çok güzelmiş. Dertsiz tasasız cumartesi sabahları sabah saat 9'da kahvaltı yaparken Cedric seyrederdim. Hep cumartesi olduğu için mutlu olduğumdan mıdır bilmem, ne zaman hatırlasam bi huzur dolar içime..Annesi ve babasıyla atışmaları, dedesine olan hayranlığı ve Chen'e olan aşkı."Üzümlü kekim, doğu incim"...Hiç unutmuyorum bu replikleri..
Chen de ne çirkin kız bula bula onu mu buldun derdim hep kendi kendime.Resmen kızın gözü yoktu.Ama öyle karşılıksız sevgiyi başka hiçbir filmde, dizide görmedim. Bir insan diğerini 8 yaşında herşeyini kaybetme pahasına da olsa sevebilir mi? Sonra aşkım, sevgilim, hayatım değil "üzümü kekim". Sevdiceğine üzümlü kekim diyen birinin nasıl bir art niyeti olabilir ki? İşte gerçek sevgi de budur. Öyle bir sevgidir ki, 8 yaşında dünyayı Cedric için güzel kılan tek kişi Chen'dir.
Her aşk hikayesinde her masum insanın başına geldiği gibi, Cedric karşılık bulamaz bir türlü aşkına. Christian denen zengin piçi hep Chen'i etkilemeyi başarır, Chen hep boynu bükük bırakır Cedric'i. Hayat hep böyle mi lan? Günahı ne gencecik çocuğun . Hep öldürmek istedim o Christian'ı. Düzgün insanlar asla hakettikleri değeri alamaz işte. Cedric gibi aptal bir çizgifilmde bile!!Lanet olsun.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder